18 Mart 2009 Çarşamba

..............






Persephone (Proserpine) Dante Gabriel Rossetti (1828-1882). Tuval üzerine yağlıboya, 1874


Büyük dinlerin hemen hemen hepsi tarafından kutsal anlamlar yüklenen nar meyvesi, Yunan mitolojisindeki Persophone'nin yeraltı tanrısı Hades tarafından kaçırılma hikayesinde de evlilik, yaşam ve yeniden doğuşu simgelemek için kullanılır.
Persephone, bir gün bahçede dolaşırken olağanüstü güzelliğiyle tek başına büyümüş bir nergis çiçeği görür. Onu koparmak için eğildiğinde, yer yarılır ve Hades Persephoneyi kaçırıp yeraltı krallığına indirir. Nar taneleri yiyerek Persephone kendini Hades'e adadığını gösterir. Burada "Nar" evlilik bağının çözülmezliğinin sembolüdür.
Kızının kaybolmasına sinirlenen Demeter, kızını bir daha görene kadar yeryüzünde meyve yetişmesini engelleyeceğini söyler. Araya giren Zeus, Persephone'nin yılın üçte birinde Hades ile geri kalanında Demeter ile kalacağını söyler. Persephone'nin yeraltından dünyaya geldiği gün baharın gelişi olarak kutlanır.
Nar tohumu kutsal kitaplar içinde de geçer. Nar çiçeklerinin, meyvesinin ve tadının güzelliğinden dolayı övülür ve kursallık, doğurganlık ve bolluk simgesi olarak kabul edilir. Mimarlık ve süslemede de nar simgesi yoğun olarak kullanılır. Kral Solomon için yapılmış dillere destan sarayın tüm sütun başları ve diğer yahudi krallarının duvarları nar meyvesi ve yaprak şekillerine benzeyen bezemelerle kaplıdır.
Tüm din alemlerinde Nar kutsallığını korurken İslamiyet'te de bereketi simgeliyor.
Kuran-ı Kerim'in tarif ettiği cennet bahçelerinde nar ağaçları da vardır. Narın cennetten çıkma bir ağaç olduğuna inanılır. Anadolu'da ve Ortadoğu'da evlilik törenlerinden sonra çiftlere çok çocukları olması için nar taneleri yedirilir.

Nar, bazı geleneklere de konu olmuştur. Yakın bir zamana dek hem İran'da hem de ülkemizde uygulanan bir âdeti, Nedim Atilla bir yazısında bakın nasıl anlatıyor:

"Biz çocukken İzmir'deki iki katlı, cumbalı, sakızlı yalısı türünden evlerin hemen hepsinde yeni yılın bereketli geçmesi için "nar kırmak" sürdürülen bir gelenekti.
Eylül ayından başlayarak toplanan narlardan bir kısmı 1 Ocak günü için saklanırdı.
Yeni yılın ilk uzun kahvaltsının ardından da törensel bir sunumla evin en yaşlı insanı tarafından elle kırıldı narlar.
Bir gün önce evde toz avcılığı yapan evin hanımları ise saçılıp dökülen nar tanelerine seslerini çıkarmazlar, hatta "nar tanesi-nur tanesi" diye başlayan manilerden söyledikleri bile olurdu. Çocuk aklımızla narları yemeğe, hatta önceden yapılıp saklanmışsa nar şerbetinin üzerine de konulan nar dişlerini ağzımızda gevelemeye bayılırdık"...


Nar çiçeği bir Hint Efsanesine de konu olmuştur. Hint Efsanesi Anarkali, halktan bir gence aşık olan Hint Prensesi'nin adı...
Anarkali'nin babasının askerleri, bu iki genci aşktayken yakalarlar.Ve güzel Anarkali' yi, diri diri duvara gömerler. Prensesin gömüldüğü yerde, her bahar nar çiçekleri açarmış.
Zaten "Anarkali", Hint dilinde nar çiçeği demekmiş.
Bu efsanenin çiçeği, Fevzi Halıcı' nın ünlü şiirine kaynak, Cinuçen Tanrıkorur'un da udunun tellerinde hayat bulan, Kürdilihicazkar şarkıya dönüşmüş...

"Şavkıması sana doğru yolların
Sana doğru denizlerin çağrısı
Çırıl Çırıl ötelerde bir güzel
Günaydınımmmm, nar çiçeğim, sevdiğim
.......................................
Vurdum tellerine seni sazımın
Sende anahtarı alın yazımın
Yağmur yağdı serpil yalnızlığıma
Günaydınım, nar çiçeğim, sevdiğim..."

kaynak:
http://www.saatlimaarif.com/detay.asp?ContentID=2277

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder